TEBDER YAYINLARI

DESTEKLENEN ÇALIŞMALAR

 

 

 

 

 

 

AŞAĞIDA LİSTESİ VERİLEN ÇALIŞMALAR

“TOKAT EHLİBEYT DERNEĞİ YAYINLARINCA”

DESTEKLENMEKTEDİR


 

1. KATLEDİLENLER TAİFESİNDENİZ

 

 

 

ÖNSÖZ

 

 

 

SİSLİ DAĞLAR

 

 

 

BUZLUK DAĞI

 

 

 

KUDUZ KÖPEKLER

 

 

 

FERMAN YAZDIRILMIŞ

 

 

 

KULAĞA FISILDAYAN RÜZGÂR

 

 

 

İKTİDAR

 

 

 

DONU SOYULMUŞ

 

 

 

SÖKÜLÜ RUHLAR

 

 

 

EVRENİN ÖBÜR UCU

 

 

 

HAKTIR TA KENDİSİ

 

 


 

On bölümden oluşan çalışmada “adalet beklentisi” işlenmelidir.

 

 


 

"Mazlumlara İthafen"

 

 

KATLEDİLENLER TAİFESİNDENİZ.

 

 

Sisli dağlara uğradın mı?

 

Yolun geçti mi oralardan

 

Tekeliyi, Yıldız Dağlarını

 

Buzluk Dağlarını duydun mu?

 

Rüzgâr kulağına fısıldadı mı?

 

Yalın ayak, yorgansız

 

Türkmenin başına gelenleri

 

Kuduz Köpek - Yavuz

 

Ferman yazdırmış

 

Kanı, malı, namusu

 

Helaldir Kızılbaşın

 

Melun ferman geçerli

 

Nerdeyse Allah emri

 

Toza bulanmış saçlarını

 

Gördün mü kız çocuklarının,

 

Koşuşan ihtiyarları,

 

Çırpınan bedenleri.

 

Kader midir Aleviye

 

Mehdi sevene, bekleyene

 

Gözleri oyulmak,

 

Soyları kurutulmak

 

Kuyulara doldurulmak.

 

Biter mi bu acı,

 

Diner mi bu sızı.

 

Yolun geçerse buralardan

 

Kulağına fısıldar rüzgâr

 

Etrafını sarar masum ruhlar,

 

Bir ürperti duyar mısın,?

 

Kılın kıpırdar mı,?

 

Ali'yi seven dağ bu mu?

 

 

İktidar ey iktidar

 

Neler yaptın sen neler

 

Yerin altına, üstüne

 

Göklere kazıdın zulmü

 

Bir beden kızgın kumda,

 

Başı yok, oklanmış, mızraklanmış,

 

Kılıçlar kesmiş, paramparça

 

Soyulmuş donu, gömleği

 

Çıplak, kan, kıpkırmızı

 

Melun nallar çiğnemiş

 

Öylece çölde yapayalnız

 

Ne anlatırsın be Hoca,

 

Nefesim ateş,

 

Gözyaşım kandır.

 

Ben öleli bin yıl oldu

 

Ruhum söküleli bedenimden

 

Kolum kırılalı

 

Ayağım kesileli

 

Yapayalnız kalalı

 

Bin yıl oldu, belki daha fazla

 

Ne senin gezdiğin yerlerdeyim

 

Ne senin kokladığın havada

 

Evrenin ta öbür ucuna

 

Uçup gideli, dönmemecesine,

 

Binlerce yıl oldu.

 

Senin bildiğin, anladığın

 

Söyleyip durduğun vaazın

 

Hangi dildedir, kimcedir?

 

Mehdiden başkası sarmaz bu yarayı

 

Dindiremez bu sızıyı,

 

Mehdi dediğimde

 

Adalettir, insanlıktır.

 

Hak’tır ta kendisi. 

 

             01.01.2011/TOKAT 

 

2. BOGO DİRENİŞ ŞARKISI

 

 


 

ÖNSÖZ

 

 


 

BOGO NERESİDİR VE ORADA NELER OLMUŞTUR

 

 

 

ESSAH NERESİDİR VE BURADA NELER OLMUŞTUR

 

 

 

ŞARKI METNİ HAKKINDA

 

 

 

OĞULA KALAN MİRAS

 

 

 

ZİNCİRLERİ KIRMAK

 

 

 

ÇOCUKLARIN SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI

 

 

 

KURUMASI GEREKEN AĞAÇ

 

 

 

GÖZDEN YAŞI SİLMEK

 

 

 

ÖLÜMÜ ÖLDÜRMEK

 

 

 

SONSUZA KARIŞAN CAN

 

 


 

On bölümden oluşan anlatıda Essah ile Bogo özellerinde direniş mekânları ve kalan semboller işlenmelidir.

 

 



 

                                                "Essah'a İthafen" 

 

BOGO DİRENİŞ ŞARKISI

 

 

Ölürsem vasiyetimdir

 

Gömmeyin bedenimi

 

Karımı Çağırın

 

İster bağırarak ağlasın

 

İster sevinerek coşsun

 

Rahat bırakın onu

 

Nasıl olsa birini bulur

 

Teselli eder rahatlatır onu

 

Silahımı ve beremi oğluma verin

 

Özgür vatanım için savaşsın

 

...

 

Elindeki ayağındaki

 

Zincirlerini kırsın halkımın

 

Hürriyet âşıklarına ilham olsun

 

Bir taş dikin başıma kırmızıdan

 

El değmemiş bizden bir taş

 

Torunlarım olursa

 

Onlarda gelsin, bayram gibi

 

Şenlikler yapılsın

 

Aranızdayım, hiç ayrılmamışçasına

 

Danslar ediyorum sizinle

 

Belki sizden

 

Daha da çok sevineceğim

 

Sizinle

 

Çocukların sevinç çığlıkları

 

Göğe yükselsin

 

Gençler el ele tutsun

 

Herkes birbirinin gözünün

 

İçine baksın

 

Yensin, içilsin

 

Hoş geldin hürriyet

 

Hak'tan başkasına

 

Boyun eğilmesin

 

Entrikacı zorbanın

 

Ağacı kurusun, bir daha

 

Asla çıkmamacasına

 

Hakça paylaşım olsun

 

Açlıktan ölmesin kimse

 

Kimse hor görmesin diğerini

 

İnsanlık esas olsun

 

Kin kurusun, nefret ölsün

 

Yücelerin yücesine yücelsin

 

Her nefes, her can

 

Gözden yaş silinsin

 

Ölüm, ölsün

 

Can, sonsuza karışsın.

 

                            10.02.2011 

 

                              TOKAT

 

 

3. GÜVENİLİRE SIR

 

 

 

ÖNSÖZ

 

 

 

GİZ GİZEM SIR VE ESRAR KELİMELERİ

 

 

 

SIR OLAMAYAN KONULAR

 

 

 

ÖZEL BİR MEKÂN

 

 

 

ÖZEL BİR AN

 

 

 

ÇAĞIRDIĞIN RABBİNİN ADI NEDİR?

 

 

 

KÂSE

 

 


 

SANDIK

 

 

 

MAĞARA

 

 

 

YEŞİL TÜRBE

 

 

 

GÜVENİLİRLER

 

 


 

On bölümden oluşan anlatıda sırlar işlenmelidir.

 

 


 

 

"Sırlara İthaf en"

GÜVENİLİRE SIR

Giz, gizem, sır, esrar
Saklı tutulan, gizlenen
Korunan, korunması gereken
Dağılmayan, dağıtılmayan
Paylaşılan ama herkesle değil
Söylenen ama herkese değil.
Herhangi bir yerde olup biten utanç verici
İç kemiren bazen, unutulamayan dert
Başkasının cezasını çekmek gibi
İntikamın bedeli, karşılığı.
Uluorta göz göre göre, hep birlikte bazen
Yine utanç verici, hırsa kurban
Azizlerin yok edilmesi gibi
İntikam kokusu var yinede.
Sır olamaz bunlar bence
Örtmek, kapatmak, gizlemek doğrusu
Bunların adı. Nedir sır?
Özel bir yer, oda, gün, kişi
Senede bir gün, o saat, o dakika
Söylenen özel bir kelime, sessizce.

Firavun sormuştu Musa'ya
"Nedir çağırdığın rabbinin adı? Bu kadarcık.
Dört harf olduğu çıktı
Nasıl okunduğu hala sır.
İnana göre kutsallaştırılarak saklanmalı
Saklanması, sırlanması gereken.
İşkenceden geçen bilir
Sorarlar adama
Zorlarlar, söyletirler
Kutsalın içindeyse sır içinde sır.
Yazılan:
Muhammet'ten beri Ali soyuna, babadan oğla
Sadece bir tek oğla
Özel kelimeler, eşyalar, sırlar verilmiş.
Bugün hala arkeologlar araştırıyorsa
Kupa, kâse, sandık, yüzük, asa veya başka.
Toplumları yaşatan kutsal içinde sırlar.
Her zaman yanından geçip gittiğin duvar
Saklayamaz mı sırları?
Kutsal sandıktakiler neler
Yüzük, yüzükteki yazı
Rabbin ismi, İsm-i Azam neydi
Alamut'tan gelen kitap ve diğer emanetler
Kat'ta ne var, beşe bölünen bayrak
Buzluk dağındaki mağara
İmam kime ne dedi, ne verdi
Tekelinin zirvesinde dokuzlar, zuhur
Yeşil türbenin duvarındaki işaretler
Yedi kutsal mekân, kutsallıkları
Kul Himmet'in üryanı
Pir Sultan'ın Sazındaki mühür
Yeşil ben, kırmızı bayrak, beyaz ayna
Gösteren bakmasını bilene
Alametleri sayan ihtiyar
Mezar taşının doğrusu
Hubyar kuyusunun kıyısı
Ayasofya’nın kapısı, kapıdaki işlemeli yazı
İki nehir, iki mağara, nehirler arası
Barajın altında kalan yatır
Yatırın taşında bir yazı daha!
Peşinde koşmak mı doğrusu, açmak
Açtırmak, açıklatmak mı?
Güven nedir? Kime, neden
Vermek, aktarmak, bildirmek
İsem bana, ise ona, isek bize
İsen sana.

01.04.2011
TOKAT

 




 

4. O GEÇTİ SEN SOLLADIN

 

 

 

ÖNSÖZ

 

 

 

UYDURUK İNANÇLAR

 

 

 

ÖRÜMCEK AĞI

 

 

 

ŞÜPHELER VE KORKULAR

 

 

 

KARA YÜZ

 

 

 

HASTALIKLAR

 

 

 

İNSANA VERİLEN DEĞERLİLER

 

 

 

ORTAÇAĞ KIYASLAMALARI

 

 

 

SARI ÖKÜZ DİNİ

 

 

 

EZBER TAKLİT NAKİL SORUNU

 

 

 

ZİFİRİ KARANLIK

 

 



 

On bölümden oluşan anlatıda sapmalar işlenmelidir.

 

 




 

"Şeytan İblis idi, üzerine oturduğu yolda adı değişti. -Ben korkarım, sen beni geçtin- dedi"

 

 

                                                       "Umer'e ithafen"

 

O GEÇTİ, SEN SOLLADIN

 

 

Öyle uyduruk dinin, kandırmacalarla dolu

 

Kendinde inandın sonradan

 

Örümcek ağı temelsiz, askıntı, tuzak ve basit

 

Aldatma, korkutma, yıldırma

 

Şüpheler mi yoksa baştan sona?

 

Söze bak "Onu besleyen ibadetlerdir."

 

O halde lazım olan, cesaret mi akıl mı?

 

Yoksa baştan sona diriliş

 

Bir silkiniş, kendine geliş

 

 

Hikâye değil gerçektir;

 

Kendi kızını kendi elleriyle

 

Şehrin dışında kumlara

 

Diri, diri gömer gelir

 

Nasıl yaşar bir daha bu suçla!

 

Şeytan demişti ya

 

"Ben korkarım, sen beni

 

de geçtin."

 

Sen korkmaz mısın, korkmazsın

 

Pis bir koku, iğrenç, mide bulandırıcı

 

Kara bir yüz, çok hasta

 

Onun derdi başka, dermanı yok ilaçlarda

 

Kibir değil, kıskançlıklarla dolu bir şey

 

Nasıl bir dil, söyleyebilir

 

Cehennemin kenarından çekip alana

 

"Hasta". Nasıl bir el, bir ayak

 

O tekmeyi atabilir?

 

Gizli değil, sakalıda var!

 

Namazda kılıyor cemaatin önünde

 

Nasıl bir namaz, bir değil yıllarca

 

Nefret değil, tiksinti

 

Kaçmak değil hiç görmemek.

 

 

Hak sana neler verdi ey! İnsan

 

İlk önce aklın, en değerlisi

 

Sonra vicdanın peygamber gibi

 

Ve duydun biliyorsun artık

 

Onlar halife denilen melunlar

 

En büyük, en adi zalimlermiş

 

Korkma dinden çıkarım diye

 

Yüz çevir de yeniden inan!

 

 

Bugün yeniden türeyen, üreyen

 

Çoğalan, artan yeni bitenler

 

Aynı dalın zıkkım meyveleri

 

 

Bilmek yol almak, karanlığı aydınlatmak

 

Hala yumacaksan gözlerini

 

Tıkayacaksan kulaklarını

 

Kaçacaksan ışıktan ve hala

 

O zulüm binasını omuzlarında taşıyacaksan

 

Taşımasan da, taşıtacaksan

 

Daha çok beklersin adaleti, cenneti

 

 

Ortaçağın zifiri karanlığında

 

Dünya tepsi iken

 

Engizisyon aforoz ederken

 

Kadınları cadılaştırır, erkekleri dinsizleştirirken

 

Ve şehrin meydanında

 

Katrana bulanmış bedenleri

 

Yüz binlerce yakarken diri, diri

 

 

Öküzün boynuzundayken dünya

 

Umer omuzlarındayken halkın

 

Eşek iken, kulakları, kuyruğu

 

Hatta semerleri çıkmışken

 

Uyduruk görüşler, düzenler

 

Evden eve dolaşırken

 

İktidar, saltanat, hilafet sevdalıları

 

Bir türlü can vermezken

 

Evliya olurken iblisler

 

Gençleri dinamitlerken habisler

 

Başörtüsü imanın birinci şartı

 

Sakal Allah'ın partisi

 

Muaviyeler Allah'ın adamı

 

Nakil, taklit, ezberse bilgiler

 

Din sermaye, şeriat yalan

 

Para tanrı

 

İhtiras sarmışken

 

Kanser gibi her yanı

 

Ve utanmaz tükürüğe alışkın yüzler

 

Sokak ortasında, alnından

 

Bir genç kızı öldürürken din adına

 

Bilim sersemlik, çalınası

 

Umer şeytanı geçmişken

 

Sen umeri sollamışken

 

Zifiri karanlığın tam ortası 

 

                                   03.03.2011

 

                                        TOKAT

 

 5. MOLLA İLE EŞEĞİ (FARS EŞEĞİ İLE BİRLİKTE)

 

 

 

ÖNSÖZ

 

 

 

BÜYÜ MÜ GERÇEK Mİ?

 

 

 

BABADAN KALAN MİRAS

 

 

 

HALİNDEN MEMNUN EŞEK

 

 

 

İZİN

 

 

 

KÖPEK DİLİ

 

 

 

NENENİZ ANLAMASIN SİZİ

 

 

 

ATA YURTLARI

 

 

 

FACE VE TEKNOLOJİ

 

 

 

LİDERLİK TUTKUSU

 

 

 

BU KADARI YETER ŞİMDİLİK

 

 



 

On bölümden oluşan anlatıda toplumların yozlaştırılmaları işlenmelidir.

 

 




 

                                      "Mollaya İthafen"

 

 

MOLLA İLE EŞEĞİ

 

 

Büyücü müsün, be mübarek

 

Ne hale getirmişsin adamı

 

Kulakları uzamış, anladık

 

Kuyruğu da hadi neyse

 

Semerine ne demeli!

 

Başkası yapamazdı, büyü olmalı

 

Sihirli değneğin nerede?

 

 

Babandan mı kaldı miras

 

Yoksa hocalarından mı?

 

Kim  öğretti sana bu ilmi

 

Hangi söz, hangi dua, tılsım

 

Kitaplarda var mıdır?

 

Birimi fısıldadı kulağına

 

Yolda mı buldun yoksa

 

Sen şeytanı şeytan seni

 

Beslersiniz, ne anlaşma!

 

"Aferin" diyesim geliyor da

 

Ya beni de bulursa?

 

Kulağımdan memnunum

 

Doğrusu, kuyruk istemem

 

Hele semere "asla"

 

En iyisi uzak dur benden

 

Yollarımız bile kesişmesin

 

Hatta unutalım birbirimizi

 

 

Eşek halinden memnun

 

Baharı beklemede

 

Taze çimen, kokulu otlar

 

Birde eş bulursa "ne ala"

 

Cennet olur, onun için dünya

 

Eski günleri aklına gelse de

 

Bazı, bazı dalsa da geçmişe

 

Değnek değmiş, iflah olmaz

 

Geleceğe bakmalı.

 

Sesi de değişmiş hiç konuşmamalı.

 

 

                                 06.03.2011

 

                                     TOKAT

 

 

 

 

 

FARS EŞEĞİ                    “Azeriye İthafen”

 

 

İzin vermediler, yazdırmadılar, bildirmediler

 

Der Şehriyar

 

Oğlum ben senin yazdıklarından

 

Anlamıyorum.

 

Büyük şairmişsin ama.”

 

Ağlayan şair.

 

Ağlatan molla Erdebili

 

Azeri

 

Bırakın köpek dilini

 

Farsça öğrenin, öğretin

 

Arapça bilin.”

 

Neneniz anlamasın sizi!

 

Sıfatı büyük, çok büyük

 

Ayetullah! Erdebili

 

 

Ah Karabağ vah Karabağ!

 

Atalarımızın yurdu

 

Ne güzel havası suyu

 

Karadeniz çırpınırken

 

Türkün bayrağına bakıp

 

Kakalak, yani

 

Hamamböceği

 

Farsın sana verdiği ad.

 

 

Face’de gördüm bir Azeri

 

Şiir yazmış, ne şiir

 

Sen kahraman rehber, sen yiğit

 

Şöyle kurban olayım sana

 

Böyle hayranım sana.”

 

 

Üç kelime söyleyince idareci

 

hoş geldüz, nassüz, yorulduz mi?”

 

Bekleyen kalabalığa, “Eşşehlerim!”

 

Bir feryat bir figan, hoş olmalar

 

 

Burada da var onlardan

 

Alkışlar, şakşaklar, pohpohlar

 

Sen yiğit lider

 

25 Milyonun lideri

 

Daha çok söylenecekte

 

Şimdilik bu kadar iyi

 

 

                                  11.04.2011

 

                                       TOKAT



 

6. ÇIKAR ARTIK

 

ÖNSÖZ

 

 

 

EY İNSANLIK

 

 

 

GÜNEŞ GİBİ

 

 

 

ARI DURU SAF ŞEFFAF

 

 

 

BİLGİSİZLİK YOK OLUR

 

 

 

ACILAR UNUTULUR

 

 

 

SAVAŞ BARIŞA TERK ETMİŞ YERLERİNİ

 

 

 

ESENLİK YURDU

 

 

 

YOK OLAN ANLAMSIZ KAVGALAR

 

 

 

SARILI YARA

 

 

 

SİZ BİLMEZSİNİZ BEN BİLİRİM

 

 



 

On bölümden oluşan anlatıda küresel insani toplumsal beklentiler işlenmelidir.

 

 




 

 

                              "İnsanlığa İthafen"

 

ÇIKAR ARTIK

 

 

Ey İnsanlık çıkar artık

 

Güneş gibi parlak

 

Işık saçan aydınlık pırıl, pırıl

 

Arı, duru, saf, temiz, şeffaf ve güler yüzlüleri

 

Elleri İsa'nın elleri,  nefesi Davut’un nefesi

 

Peygamberlerden nişaneleri var

 

Hepsinden ayrı haberleri

 

Ali'nin övündükleridir

 

Hüseyin'in âh’ının cevabı

 

Gözlerden yaşları silerler

 

Göğün kapıları açılır onlara,

 

Etrafında pervane melekler

 

Kuruturlar kör kuyunun karaağacını

 

Fidan, dal veremez bir daha asla

 

 

Bilgisizlik yok olur, zihinler dolu

 

Her sorunun doğru cevabı var

 

Dermansız dert kalmaz

 

Her derdin devası var

 

Acılar unutulmuş, gülümser yüzler

 

Herkesin gönlünde sevgiler var

 

Çamur kurumuş, bataklıklar

 

Üzerlerinde her çiçekten var

 

Cıvıltılar, gülmelerin sesleri

 

Dallarda meyveler, sofralar kurulu

 

Siyah diye bir şey yok

 

Her şey beyaz, beyazımsı, beyaza yakın, nurlu

 

Kötü söz, bağırma, kavga

 

Nedir kimse bilmiyor

 

Haset, kibir, kin, nefret, gurur

 

Geçmişte kalan hastalıklar

 

Savaş, barışa terk etmiş yerlerini

 

Bütün kaleler boşalmış

 

Her şey alabildiğine ortada

 

Kapılara kilit vuran

 

Etrafına duvar ören yok

 

Silahlar "elveda" demiş

 

Kapıda yok, duvarda yok

 

Esenlik yurdu bu yurt

 

Öyle nefis kokular, gençleştirir insanı

 

Düşman kalmamış herkes güvende

 

Canlar herkesin ortak malı

 

Birlik olmuş ikilikler

 

Bu günleri gösterdiniz

 

Teşekkürler gül yüzlüler

 

Ne anlamsızmış kavgalar

 

Kalp kırmalar, hor görmeler

 

Herkes bir diğerinin aynıymış

 

Fark eden tek kıyafetler

 

Derman oldunuz, iyileştirdiniz

 

Sardınız yaraları

 

Gösterdiniz, öğrettiniz gerçek doğruları

 

Hakk’ın sırrı bu mu?

 

"Siz bilmezsiniz, Ben bilirim."

 

Teşekkürler.

 

                             07.03.2011

 

                               TOKAT

 

 


 

7. ŞİİRLE DANS

 

ÖNSÖZ

 

 

 

BİR ÇEŞİT ORGAZM

 

 

 

HIÇKIRIK GİBİ AĞLAMAK GİBİ

 

 

 

ŞAİR

 

 

 

ŞİİR SANATI

 

 

 

ŞİİR OLMAYAN ŞİİR

 

 

 

KATILIM

 

 

 

AYAK HAREKETLERİ VE DANS

 

 

 

HİSSETMEK TATMAK

 

 

 

GİDİLMEYEN YERLERE BİRLİKTE GİTMEK

 

 

 

BİRLİKTELİK

 

 





 

On bölümden oluşan anlatıda şiir sanatı işlenmelidir.

 

 




 

                               "Okuyucuya İthafen."

 

ŞİİRLE DANS

 

 

Şiir bir çeşit orgazmdır.

 

Ne çeşit dersen,

 

Ağlamak gibi hıçkırarak

 

Gülmek gibi kahkahayla

 

Boşalmasıdır insanın

 

Şair adam veya kadın

 

Rahatlar yazdıktan sonra

 

Çok doluysa patlar

 

Az doluysa tıslar, fıslar

 

Onun için

 

İyice dolmalı şair

 

Keseleri patlamaya varıncaya kadar

 

İşte o zaman belki

 

Göğün katlarına çıkar

 

Kimi ayda, kimi her gün

 

Bir şeyler karalasa da

 

Hangisi daha lezzetli,

 

Kahkaha, hıçkırık, tıslama

 

 

Bu şiir değil örneğin

 

Şiir gibi kelimeler

 

Yan yana eklemek devrik.

 

Şiir olsun istiyorsan

 

Sende katılmalısın

 

Şairle, şiirle dansa dalmalısın

 

Adımlar figürler önemlidir

 

Yazılmayanı okumak

 

Söylenmeyeni duymak

 

Yazmak, söylemek, göstermek

 

Hissetmek, tatmak gerek

 

Birlikte, gidilmeyen yerlere gitmek

 

Birlikte olmak demek

 

 

                                     07.03.2011

 

                                         TOKAT

 





 

8. ZUHURU İZLEMEK

 

ÖNSÖZ

 

 

 

DOLAMBAÇLI YOLLAR

 

 

 

CAN YOLDAŞLAR

 

 

 

AYAK İZLERİ

 

 

 

YORUCU YOLCULUK

 

 

 

DAHA AYDINLIK DAHA IŞIKLI

 

 

 

DOLUM

 

 

 

YANINDA İSTENEN DOSTLAR

 

 

 

BÜYÜ GİBİ

 

 

 

GÖRÜLEN ZİRVE

 

 

 

HA GAYRET

 

 

 

On bölümden oluşan anlatıda zuhur inancı işlenmelidir.

 

 

 

 

ZUHURU İZLEMEK "Aydınlığa İthafen"

 

 

Dolambaçlı yollar yukarı doğru

 

Can yoldaşlar ardı ardına yola koyulmuş

 

Birbirinin ayak izine basarak

Önceden çıkanlar biliyorlar

 

Yorucu bir yolculuk

 

İlk defa katılanlar biraz tedirgin

 

Her adımı dikkatli, ezberleyerek

 

Söylendi, "zuhur izlenecek."

 

 

Hava soğuk nede olsa gece

 

Karanlık seçilmiyor otlar, ağaçlar

 

Taşa takılan sendeler

 

Belki düşer ve kalkar

 

İlk defa çıkan sürekli soruyor

 

Önümüzde daha neler var

 

Ne kadar kaldı?

 

Az kaldı sende katılacaksın "biz"e

 

İlkler her zaman daha yakın zuhura

 

 

Aşağıda geçtiğin yollar

 

Ay ışığı çıktı bulutların arasından

 

İşte buna benzer ama değil

 

Daha ışık, aydınlık ve giderek

 

Isıtan insanı sıcacık

 

Önce gözün kamaşır, sonra alışırsın

 

Işığın gözlerinden girdiğini hisseder

 

Bütün vücuduna doldurursun birazdan

 

Göz alabildiğine dağlar olsa da

 

Görülmeyen bir şey yok

 

Her şey alabildiğine ortalıkta

 

Yukarda olmak, aşağıya bakmak

 

Aydınlığın altında kalmak olur

 

Dostları da istersin aranda

 

Bir süre sonra büyüsü kaplar

 

Kendinden geçersin, alabildiğine aydınlık

 

 

Zirveyi gördük bak, az kaldı

 

Ha gayret! Yorulmaya değecek.

                                          

 

                                             06.03.2011

 

                                                  TOKAT


 

10. GÜL BAHÇESİ

 

ÖNSÖZ

 

 

 

BEKTAŞİYİZ EVET

 

 

 

ALLAH’IMIZ YANIMIZDADIR

 

 

 

SULTANLAR BİZDEN UZAKTIR

 

 

 

DEVLET HAKÇA DÜZEN

 

 

 

ZALİME YOL VERME

 

 

 

ÖLÜMSÜZLÜK SUYU

 

 

 

VİCDAN DENEN PEYGAMBER

 

 

 

MALA DAVARA ZARARI VAR MI?

 

 

 

HARAMDIR RİYA

 

 

 

NE DİLERSEK NE GELİRSE HAKTANDIR

 

 


 

On bölümden oluşan değerlendirmede Alevilik inancının ürünleri işlenmelidir.

 

 


                                  

 

 

GÜL BAHÇESİ "Namaz'a İthafen"

 

 

Bektaşi’yiz, evet

 

Allah’ımız, peygamberimiz yanımızdadır

 

Kin gütmeyiz, yoktur düşmanımız

 

Yoktur, görmeyiz çeri çöpü.

 

Sultanlar bizden uzak

 

Muhterisler bulamaz bahçemizi.

 

Gözetle demiş Hünkâr

 

Saltanatın başını

 

Ensesinde olsun nefesin

 

Senden tir, tir titresin

 

Devlet demiş, düzendir hakça

 

Zalime yol verme asla

 

 

İncinsen de incitme

 

İnsan Hakk’ın delilidir

 

Üflemiş ruhunu kendi nefesinden

 

Kıymet ver, unutma

 

Daima yanındadır, içinde ve dışında

 

 

Yunus düşerse aklına

 

Kapısında bahçenin

 

Bir alıca bir hikmet

 

Mevlana'yı anarsan

 

"Al" yoldur sana

 

Bir semah dön

 

Bütün evrende sana.

 

Abdal Musa nefestir

 

Sarı Saltuk her yerde

 

Gül Babanın bahçesi

 

Hastalığa şifadır

 

Ölümsüzlük suyu mu?

 

Ölmeden önce ölmek

 

Delil isteyene yeşil

 

Bayrak isteyene kırmızı

 

Gül bengiyle dirilen

 

Taşın ruhu var mıdır?

 

Ota ne demeli, yollarına eğilen

 

Elma ağacından armut devşiren

 

İsa'nın eli midir, cüzamlıyı dirilten

 

Hanginiz suçsuzsa atsın ilk taşı

 

Ayağında kanı var

 

Vicdan denen peygamber.

 

Denizi yaran asa

 

Gömlekten çıkan beyaz el

 

Gücün yetiyorsa

 

Benzerini sende çıkar.

 

 

Hiç inanmadın hoca, belli ki sen hikmete

 

Akıl sana ne lazım, sarı pullar var iken

 

 

Beş yüz yıldan sonra şehre inan Alevi

 

Bir ses duyar çöker duvar dibine

 

Sorar nedir bu, bu ses neyin sesi

 

"Ezandır" der şehirli

 

"Mala davara zararı var mı" der alevi

 

"Yok" "ne zararı olsun?"

 

"Bırak" "o zaman okusun"

 

Gösteriş riyadır bizde

 

Riya haramdır yolumuzda

 

Ne bağırır, çağırır

 

Nede davul çalarız

 

Ve her zaman Hakk'a kalender kullarız

 

Niyazımız yakındır, tanığımız yoktur

 

Ne dilersek Hak'tan dileriz

 

Ne gelirse O'ndan biliriz.

 

 

                                               08.03.2011

 

                                                 TOKAT


 

11. ÇOBAN ALİ

 

ÖNSÖZ

 

 

 

SORULAN SORU

 

 

 

KIZILBAŞ DERLER BİR MİLLET

 

 

 

ÇİFT KUZULAYAN KUZULAR

 

 

 

ENİK YAŞTA

 

 

 

ALİ KIZIL GİYMİŞ

 

 

 

ASILI TORBA

 

 

 

ÇOK SEVMEK

 

 

 

KEÇECİ BABA

 

 

 

KURBAN OLUNAN YOL

 

 

 

BAĞLILIK

 

 



 

On bölümden oluşan denemede bağlılık kavramı işlenmelidir.

 

 


                                  

 

                                      

 

ÇOBAN ALİ  "Bilmeze İthafen"


 

Sordum bir esnafa:

 

Nerededir O köy, nasıl bir yerdir?

 

Sen bilmezsin gardaşım

 

Dağ başında bir köy

 

Yolları yola benzemez

 

Bir vadinin arasında

 

Ben deyim beş yüz sene, sen de bin

 

Kervan geçemez bir köy

 

Kızılbaş derler bir millet

 

Adam yemezler ama yakarlarmış

 

Yatar, kalkar yunmaz, yıkanmazlarmış

 

Ama ara sıra şehre inerler

 

Yoğurt, süt, mal, davar satarlar

 

Entari, basma, kara lastik, terlik, tüp alırlar.

 

Alışverişleri sağlamdır, su katmazlar süte

 

Çalmazlar yoğurdun kaymağını

 

Otuz yıllık esnafım

 

Daha hesaplarını tutmadım

 

Günü gününde hazırdır para.

 

Bende anlamadım be gardaşım

 

Hem bunların kuzuları, söylendiğine göre

 

Çift, çift kuzularmış.

 

 

Vardım buldum o köyü

 

İki dağ arasında, sol yanında bir mezarlık

 

Kimi mermer kimi taş

 

Yolları çamur, köpekleri kocaman

 

Yanlarında bir çoban

 

Merhaba arkadaş, ismin nedir?

 

Dertleşsek biraz, sen anlat ben dinleyim.

 

Ali benim adım, mal güderim çobanım

 

Aha bu it enikti, şimdi kocadı, ölür yakında

 

O zamandan beri.

 

Sizin kuzular çift kuzularmış doğru mu?

 

Doğrudur Can, çift kuzular.

 

Kızılbaş derlermiş size, nedir bu?

 

Ali kızıl giymiş ondandır.

 

Ali'yi anlatsana biraz.

 

Nasıl anlatsam hocam, Allah desem

 

Allah değil. Nebi desem, nebi değil

 

Ama ekmeğini çok yedim!

 

Oda dolaşır bu dağlarda

 

Talip hain olmazsa, malımıza davarımıza

 

Kurt girmez, saklar Ali.

 

O'ndandır hep çift kuzular koyunlarımız.

 

Anam gel-get akıllı unutur bazen azığı

 

Torbam boş çıkarım, asarım dala.

 

Bakarım sıcak ekmek, hiç aç koymaz bizi

 

İşte böyledir Ali.

 

Derdimiz olsa O'na deriz

 

Hastamız olsa O'na gideriz.

 

Keçeci Baba var şurada

 

Oda Ali'nin kuludur.

 

Hikmeti, kerameti sayılmaz

 

Biz Ali'yi çok severiz, dağdan taştan

 

Anadan, eşten- babadan, kardeşten çok

 

Hem kurban vermiş oğullarını

 

Hakkın yolu sürsün diye

 

Fatma Ana'ya çok yanmış

 

Açları hep doyurmuş

 

Zalime kılıç çalmış

 

Hiç bir zaman korkmamış

 

Hep Hak ile kalmış.

 

"Âdem benim Musa ben,

 

İsa benim, el veren

 

Tur dağında ol âlem

 

İşte benim der Ali."

 

Evden çıkarım gerimde Ali

 

Yola koyulurum önümde Ali

 

Sağımda Ali, solumda Ali

 

Gece yatarım yanımda Ali

 

Sen olsan sevmen mi canım

 

Yollarına kurban olman mı canım?

 

 

 

Kimi eski kimi yeni, çıkmış üç beş geveze

 

Şimdiye kadar secde eder Muaviyeye

 

Bugün "Bir kaç kelime, öğrenmiş" diye. 

 

Bin yıllık dinimi, yüreğimi, sevgimi

 

Bana mı öğretecek

 

Yezidin dün yapamadığını

 

Şimdi o mu yapacak.

 

 

                                            11.03.2011

 

                                              TOKAT

 

12. CELLÜ NENE

 

ÖNSÖZ

 

 

 

CELLÜ KOCAMIŞ

 

 

 

KARADUT

 

 

 

YEDİNCİ YAŞ

 

 

 

ON BİN BEYİT

 

 

 

PİR SULTAN’DAN KUL HİMMET’E

 

 

 

HEM SÖYLEDİ, HEM AĞLADI

 

 

 

YABAN ELLER

 

 

 

KIRIK DEĞİRMEN

 

 

 

NEFES

 

 

 

BİRİ GÜL BİRİ NERGİS

 

 


 

On bölümden oluşan denemede NEFES kavramı işlenmelidir.

 

 

                                

 

                                      

 

CELLÜ NENE  "Kadına İthafen"

 

 

Cellü kocamış, yaşı varmış seksene

 

Üç oğlu bir kızı, hepsi gitmiş gurbete

 

İhtiyarı da öleli olmuş üç beş sene

 

Cellü Nene yalnızdır, üç odalı bir evde.

 

Bahçesinde bir dut ağacı

 

Karadut

 

"Oğlum çık hele dala

 

Topla biraz dutlardan

 

Aha sana birde tas

 

Doldur hepsini buna"

 

Yedi miyim, sekiz mi yoksa daha küçük mü?

 

Hatırlamıyorum tam, hatırladığım

 

Bir kaç beyit kulaktan.

 

Cellü Nene bilirmiş on bin beyit

 

Söylermiş, Görümlüden Kul Himmet'ten

 

Oda çömezi Pir Sultanın

Neşeli günlerinde

 

Oğlu, kızı, eşi var iken

 

Komşularda toplanıp

 

Severlermiş dinlemeyi

 

Ezberleyende olurmuş, besteleyende

 

Anlatıyorlar şimdilerde.

 

 

"Âlim ne yatarsın günlerin geldi,

 

Süleyman’dan haber veren turnalar,

 

Yollarına kurban olduğum İmam Hüseyin."

 

 

Hem söyledi, hem ağladı.

 

Karadut

 

Tek bir tanede yedi

 

Çok sonradan anladım ki

 

Bana yedirmekti derdi.

 

Kime ne deyim, ne anlatayım

 

Dertleri kime yanayım

 

Yezit demiş "bunlara su bile vermeyin."

 

Köyler boşaldı kalmadı kimse.

 

 

Herkes düşmüş bir düşmüşe.

 

Avrupa nerede, benzer mi bizim köye

 

İstanbul, Ankara, İzmir

 

Kızım nerde, oğlum nerde?

 

Aç mıydık eskiden

 

Bir tasa kaşık sallarken

 

Doymuyor muydu karnımız

 

Malımız, davarımız, ağacımız, meyvemiz

 

Dalı kırık değirmen

 

Öğütmez miydi unumuzu

 

Bir odada dokuz kardeş

 

Kilerimiz boş muydu?

 

Kime söylesin şimdi beyitlerini

 

Eski tadı kalmadı

 

Kime naz etsin, "olmaz" desin.

 

Cellü Nene ellerin

 

Gözyaşların dillerin

 

Neredesin şimdi sen

 

Dut toplar mısın, el sallar mısın?

 

Yine ağlar mısın?

 

Ağlamasan gülsen artık

 

Bende sana bir gül versem.

 

Oğulların, kızların, torunların, dostların

 

Fotoğraflarına baksak yine

 

"Bak bu Ali, okula yeni gidiyordu

 

Bunu da Avrupa'dan göndermiş

 

Torunlarım biri Nergis bir Gül

 

Celal emmin ne heybetli"

 

 

                                           12.03.2011

 

                                             TOKAT


 

13. ATAM BÜYÜK ADAM


 

ÖNSÖZ

 

 

 

KIZIL OĞUZLAR

 

 

 

ÖZGÜRLÜK AŞKI

 

 

 

BU MİLLET ESİR YAŞAYAMAZ

 

 

 

CENNETE KOŞAR GİBİ ÖLÜME KOŞMAK

 

 

 

SALTANAT NEYMİŞ HİLAFET NE

 

 

 

HALKIN OĞLU

 

 

 

CUMHURİYET İNSANLIK AYDINLIK

 

 

 

BİLİM

 

 

 

YOL ODUR VARANA

 

 

 

HAK ODUR BULANA

 

 



 

On bölümden oluşan denemede DEMOKRASİ kavramı işlenmelidir.

 

 


                                  

 

                                      

 

                                  "Atatürk'ümüze İthafen"

 

 

ATAM BÜYÜK ADAM

 

 

Dedeleri kızıl oğuz, yakın köylüdür

 

Büyük ihtimal, Celali soyludur.

 

Özgürlüğe âşık sarı paşam

 

Yurdu yurt, milleti millet

 

Toprağı vatan yapan adam

 

Çekmiş çizmeleri zor günde

 

Kanlı boğuşmalardan sonra

 

Bazen aç, bazen hasta

 

Karış, karış dolaştıktan sonra

 

"Bu millet esir yaşayamaz

 

Ya yok olur, ya hür

 

Bunca cepheler gezdim

 

Görmedim Türk gibi sadık

 

Ölümden korkmayan

 

Cennete koşar gibi ölüme koşan"

 

Kesmiş üç, beş yobazı

 

Laf anlamaz madrabazı

 

Saltanat neymiş, hilafet ne

 

Kan kusturan millete

 

Halk tebaa mı olacak

 

Toprak padişahın malı

 

Haremleri doldurmalı

 

Yalan dolu dilleri

 

Kılıç çeker elleri

 

Hep işleri güçleri

 

Milleti dolandırmak

 

Uydurulmuş bir düzen

 

Ne Allah var ne izan

 

Halkın oğlu öküzü

 

Cephelerde kalmalı

 

Padişahım Sultanım

 

Haremlere dalmalı

 

Ne de olsa Allah'ın adamı

 

Bu nasıl Allah ki

 

Sana vermiş her şeyi

 

Halk senin eşeğin, bin binebildiğince

 

Uyduruktan fetvalar

 

Halkı kandırmak için

 

Başkaldıranı kes, as, doğra, biç

 

Doldur kuyulara

 

Yer kalmazsa ormanlarda yak

 

 

Hak adildir, sende buldun belanı

 

Ne sarayın, ne köşkün haremin

 

Hepsi kaldı burada

 

Bindinde defoldun, iki kürekli

 

Bir sala

 

Mazlumun ahı tuttu, tutar

 

Toprak seni yuttu, yutar

 

 

Bu olmaz, olamaz

 

Yobaz, bağnaz, madrabaz

 

Afyonlu beyin laftan anlamaz

 

Bunlar mı kuracak, kurtaracak

 

İradesini vermiş ele

 

Ağam bilir, paşam bilir

 

Ah be kardeşim

 

Hani "Haktan başkasına

 

Boyun eğmeyecektin."

 

Kendindeki cevheri

 

Mücevheri, halleri

 

Üç kuruşa, belki bedava

 

Kıymet bilmeze vermeyecektin.

 

Şimdi kendine gel, özüne dön

 

Bak yeniden türüyor

 

Kızdırdıkça ürüyor

 

Yeni ağlar örüyor

 

Sultanın paçozları

 

Yok, yeniden Osmanlı

 

Yok, yeniden cüppeliler

 

Millet özgürlüğün tadına vardı

 

O ancak kendini kandırır

 

Birde üç, beş çanak yalayıcı

 

Cumhuriyet, insanlık, aydınlık

 

Bilim hakkın ta kendisi

 

Yol odur varana

 

HAK O'dur bulana.

 

 

                                12.03.2011

 

                                   TOKAT



 

14. BİZ’DEN EVRENSEL’E

 

ÖNSÖZ

 

 

 

GÜNEŞ AY VE YILDIZLAR

 

 

 

ORTAK DİL

 

 

 

İNSANIN YÖNÜ

 

 

 

BİRAZ DUR

 

 

 

SINIRINI BİLMEK

 

 

 

ARINMIŞ ARI DURU

 

 

 

DAMLACIK

 

 

 

GERÇEK

 

 

 

BAŞARMALISIN

 

 

 

DEMEK Kİ

 

 


 

On bölümden oluşan çalışmada EVRENSELLİK kavramı işlenmelidir.

 

 


                                  

 

                                      "İnsana İthafen"

 

 

BİZDEN EVRENSELE

 

 

"Güneş" derim, ay ve yıldız

 

"Işık" derim

 

Yağmur, bulut, hava

 

Su, örneğin

 

Suyun dili var mıdır?

 

Işığın milleti

 

Köyü, babası yıldızların

 

Dini var mıdır dağın

 

Ayırır mı kulları

 

Bölüştürür mü, paylaştırır mı?

 

Dinlerin ortak dili

 

Bir Allah, kana girme, çalma

 

Yalan söyleme, kandırma

 

Ahlak her yerde aynı

 

"İyi insan ol" der. Herkes

 

"Ama nasıl" ını sorma, ol!

 

Bundan sonra iyileştir

 

Güzel, temiz, doğru, adil

 

İnsanın yüzü dönük Hakk'a

 

Ateşe atmak için beklemiyor ya

 

Ya bilmez

 

Ya bilir, çevirir, işine gelmez

 

Ondan kulun debelenmesi

 

Öyle bir yer olsun ki, herkese sığınak

 

Bir görüş bul ki insanlar eşit

 

Zenci, sarı, beyaz sadece renk

 

Kavga, dövüş, hır, gür

 

Biraz dur!

 

Bak, düşün, anla, anlamaya çalış

 

Aç mıdır, bilmez mi, hastamı

 

Mutlaka var bir derdi.

 

Kanser midir, verem mi?

 

Dertlerin dermansızı

 

Kibir, gurur, haset, riya mı?

 

Zor mudur, teşhisi tedavi

 

İsteklerle doluyuz. Olur, olmaz

 

Bu kalıp,bu arzu bana uyar mı?

 

Kendimi bulmalıyım

 

Haddimi bilmeliyim

Yanlışı doğru, pisi temiz

 

Karayı beyaz yapmalıyım

 

Başka türlü yollar, eller

 

Hastalıksız, aydınlık

 

Arınmış, arı, duru

 

Vermeli hep el ele

 

Ama kandırmadan dolandırmadan

 

İhtiras, kin, nefret olmadan

 

 

Farz et başkasın

 

Kadınsın örneğin, erkeksinde

 

Yahudi sin, Budist veya ateist

 

Başka dinden

 

Engellisin örneğin kör veya dilsiz

 

Ne fark ederdi senin için

 

Anladın!

 

Ortak bir payda var

 

Fazla uzun değil hayat

 

Düşünmeler zamansız

 

Fırsat ele geçmez

 

O halde

 

Sende bir damlacık

 

Ekle evrensele

 

Sahte değil gerçek

 

Bende bunu buldum

 

Bunu gördüm

 

Yaptım

 

Yapıyorum, yapacağım.

 

Başaracaksın

 

Başarırsın

 

Başarmalısın

 

Kan akmasın yaradan

 

Önce durdur ve temizle

 

Sonra sar

 

İnan bana senin yaran o yara

 

Hepimiz insansak

 

O halde, demek ki: 

 

                                     13.03.2011

 

                                         TOKAT


 

15. TELLİ SÜZEK

 

ÖNSÖZ

 

 

 

SÜZEK

 

 

 

SOSYETE

 

 

 

MİSAFİRLİK

 

 

 

ELİN SÖZLERİ

 

 

 

SÜZEK DAVASI

 

 

 

BAHANELER

 

 

 

EMEK

 

 

 

TUTKU

 

 

 

KEYİF

 

 


 

KİM İCAT ETMİŞ BU SÜZEĞİ?

 

 



 

On bölümden oluşan çalışmada MAHALLE BASKISI kavramı işlenmelidir.

 

 


                                  

 

                              "Dostluğa İthafen"

 

TELLİ SÜZEK

 

 

Babam almış gelmiş, bir süzek

 

Bildiğin çay süzeği.

 

Anam der "Adam bu ne

 

Kahvecinin süzeği"

 

Babam der "Sen ne anlarsın

 

Sosyetenin süzeği."

 

 

Süzek yüzünden kavga olur mu?

 

Nasıl beğenmezsin ben seçtim.

 

Seçtinde kötü seçtin

 

Kes bari sapını.

 

O zaman yakışığı gider

 

Ne kadar para saydım ona

 

Beğenmezsen kullanma.

 

Kullanmayacaksam niye aldın.

 

Çöpe mi atayım, geri mi götüreyim.

 

Dursun kullanırım ben

 

Misafire çıkmaz o

 

El ne der sonra

 

Görmemiş bunlar hiçbir şey.

 

Elin sözüne bakarsak

 

Ne oturabiliriz ne kalkabiliriz

 

Yolda bile yürünmez

 

Sağa sola dönülmez

 

Sen bildiğini oku!

 

Doğru yoldan dönülmez.

 

Dışarıdan bakıp desek

 

Kim haklı,

 

Dava süzek davası.

 

 

Bahane ararsan, bit pire

 

Yolaçan ölüme bile

 

Bazen küçük bir mikrop.

 

Adınımı değiştirmeli süzeğin

 

Kimleri süzer bu süzek.

 

Atmış yaşında ibrahim dayı

 

Hiç konuşmaz kimseyle

 

Ama sabah ilkönce

 

Giren odur kahveye.

 

Çaycı bilir, tanır, sormaz

 

Yirmi yıldır böyledir.

 

Nohut çuvalı seksen kilo

 

İbrahim dayı onu taşır

 

Anlayacağın hamal.

 

Bir özelliği daha

 

Bir bardak çay höpürdeterek

 

Yanında bir "birinci."

 

Ama çay süzeksiz olacak

 

Yoksa basar fırçayı.

 

Çok sevdiği bir eşi

 

İki oğlu bir kızı

 

Varmış ibrahim dayının.

 

Sonra felek bir çelme

 

Hanım kaçmış ellere

 

Dayı perişan o günden beri,

 

Kimseyle konuşmuyor.

 

Tek keyfi hayattan

 

Süzeksiz bir çay ile tek "birinci"

 

Kim icat etmiş bu süzeği.

 

 

                                   13.03.2011

 

                                      TOKAT

 


 

16. SOFUNUN HATASI


 

ÖNSÖZ

 

 

 

ZİKİR

 

 

 

SAKAL VE CÜBBE

 

 

 

ARAPÇA OKUMAK

 

 

 

NECASET

 

 

 

VİCDAN

 

 

 

İLERLEMELER

 

 

 

İÇTEKİ CANAVAR

 

 

 

ŞEYTANIN GIDASI

 

 

 

İNSANIN DEĞERİ

 

 

 

AKLI ÇAĞIRMAK

 

 





 

On bölümden oluşan çalışmada YOZLAŞMA kavramı işlenmelidir.

 

 


                                  

 

                                      "Nefese İthafen"

 

 

SOFUNUN HATASI

 

 

Günde en az beş bin, zikir çekmelisin

 

İçindeki canavarı, dizginlemek için.

 

Peygamber gibi sakal, cüppe

 

Odunla fırçalamalısın dişini.

 

Taharet gerekirse, yedi taş

 

Nohut, ceviz büyüklüğünde

 

Tuvaletin alafranga olamaz

 

İlla çökmelisin.

 

Arapça okumalısın, anlamasan da

 

Türkçe söyleme çarpılırsın.

 

Tarikatından olmayana dokunma

 

Necis çünkü, pisliğine bulaşırsın.

 

Evine alma kimseyi, kendinden başka

 

Gitmede.

 

Senin şeyhin bir numara

 

Ne derse hak sözü

 

Başkalarına bakma.

 

Akıl zaten gereksiz

 

Vicdan lazım değil

 

Kızını gömebilirsin bahçeye

 

Namussuz

 

Lekelendi, kirlendi.

 

Karayı seversin ne hikmetse

 

Kara çarşaf, kara sakal.

 

Neler oluyor dünyada

 

Bilim nedir

 

İnsanlık nelerle uğraşıyor

 

Sende bir şeyler yapabilir misin?

 

Sana ne lazım.

 

 

İçindeki canavar gerçekten var

 

Vicdansız ve namussuz canavar.

 

Ama onu sen besledin

 

Ne dedi peygamber:

 

"Her varlığın bir gıdası var

 

Şeytanınki ibadetler."

 

Anladın mı şimdi neden

 

Bir türlü kurtulamıyorsun

 

Hazır sofrayı kurmuşsun

 

Aklı, vicdanı salmışsın

 

Başköşeye almışsın

 

Besliyorsun şeytanı.

 

Ebu Cehilin sakalı daha gür

 

Cübbesi daha şaşaalı

 

 

Sen ne kadar değerliysen dostum

 

İnan bana her insanda o kadar.

 

Sakın Allah kuluna

 

Özellikle insana, kem gözle bakma

 

Hor görme asla.

 

Hayret belki ama

 

Hak buyuruyor:

 

"Nefsine zulmetme, cevherini ben üfledim,

 

Akıl etmez misin?"

 

Kurtulmak istiyorsan, azgın nefsinden

 

Aklını, vicdanını geri çağır ve oku!

 

Vesselam.

 

                                         14.03.2011

 

                                            TOKAT


 

17. NEDENDEN NASILA


 

ÖNSÖZ

 

 

 

HİKMET

 

 

 

FELSEFENİN DOĞUŞU

 

 

 

GÜNCEL BİLİMSEL İLERLEMELER

 

 

 

UZAYA AÇILMA

 

 

 

NASA VE CERN

 

 

 

ÇELME

 

 


 

UYANIŞ

 

 

 

HATTA EN BAŞTAN BAŞLAMA

 

 

 

SIR TUTMAK

 

 

 

TAHT GELMELİ

 

 



 

On bölümden oluşan çalışmada BİLİMSEL DÜŞÜNEBİLME işlenmelidir.

 

 



 

                                     "Bilime İthafen"

 

NEDENDEN NASILA

 

 

Hikmet, komşunun oğlu değil

 

Nedenleri bulma, bilme bilgisi.

 

Felsefe Yunanda doğmuş

 

Kökü yine Anadolu

 

Oda bir çeşit ilham, vahiy.

 

Dağınıklığı toparlama

 

Fazlalıkları atma

 

Yoğunlaşma - konsantrasyon 

 

Düzenleme, detay, sistematik 

 

Kök hücreden bebek, babasız 

 

Hatta yürek 

 

Beyin yapılabilinirse, canlı kanlı

 

Makine değil gerçek

Endower yüz ellinci

 

Yolculuğuna hazırlanıyor

 

Discovery emekliliğe 

 

Hikmetin sayesinde.

 

Kopalı kaç yüzyıl oldu ondan 

 

Eskiden güneş doğudan doğardı

 

Şimdi balçık,

 

Bilime düşman oldun

 

NASA'ya ne gerek var

 

CERN’ DE neler oluyor? 

 

Sence: "Çık, bak nereye kadar!" 

 

Hani ilim senin malındı

 

İki günün aynı olmayacaktı

 

Bu çelmeyi kim taktı?

 

 

Önce kaldır üzerindeki yorganı

 

Elini yüzünü yıka, kendine gel

 

Aynada bak haline.

 

Gerekirse en baştan

 

Sebeplerin sebebi

 

Dört unsur ve enerji.

 

Anlıyorum horlanmışsın

 

Kalkmalısın ne olduysa.

 

"Elde var bir" ile başla

 

Sende tut sırları, formülleri iyi sakla,

 

Katıl, yürüyüşe koşuya

 

Belki sen bulursun başka gezegenler

 

Evrenler

 

Yeniden dirilenler

 

Hastalık kalmaz belki, ışık olur insan

 

Farklı boyutlarda, farklı varlıklar

 

İki, iki daha beş edebilir

 

Ölüm yok olmak mı?

 

Yeniden dirilmek, diriltmek nasıl

 

Bunları da sen bul

 

İletişim örneğin, beyin dalgalarıyla

 

İnsanın enerjisi, gücü

 

Taht gelmeli, göz açılınca.

                                    

 

                                         16.03.2011

 

                                             TOKAT

 


 

18. DÜZENSİZLİK DÜZENİ


 

ÖNSÖZ

 

 

 

ÇARESİZLİK

 

 

 

KAPILIP GİTMEK

 

 

 

PLANLI YAŞAM

 

 

 

AŞURE MOZAİK EBRU

 

 

 

DİN VE SİYASET

 

 

 

KOMPLOLAR

 

 

 

ZORLAMALAR

 

 

 

YERİNDELİK

 

 

 

ZAMANLA DÜZELME

 

 

 

NE GÜZEL HAYAT

 

 

 

On bölümden oluşan çalışmada DÜZENLİLİK kavramı işlenmelidir.

 

 



 

                                       "Meşgule İthafen"

 

DÜZENSİZLİK DÜZENİ

 

 

Güçsüzlükten mi, çaresizlikten mi?

 

Bir akıntıya kapılıp gitmek

 

Suyun içindeki çöp gibi

 

Akıp giderken

 

Başını

 

Bir o taşa, bir bu taşa vurmak.

 

Yuvarlanıp durmak

 

Aşağılara doğru taş gibi

 

Ayağını kaybedersen, yürüyemezsin

 

Elinle tutarsın aletleri

 

Aklın sana ışıktır, yol gösterir

 

Vicdanın doğru işareti.

 

Bunca malzemen varken

 

Elsiz taş, ayaksız çöp

 

Akılsız odun gibi yaşayamazsın.

 

 

"Gününü üçe ayır." der Pir

 

Birbirine karıştırma, benzinle ateşi

 

Çalma veya başkasına verme

 

Başkasının hakkını.

 

İpin ucunu bir kaçırdın mı

 

Batağa batarsan bir kere.

 

Elindekini kaptırırsan, kaybedersen

 

Düzenin bozulursa

 

Dikiş tutmaz zor, bir daha.

 

Aşure pişirmişsin, tuzlu biberli

 

Ebru diyorsun, çamur

 

Mozaik, mozaik değil

 

Bunların adı çöplük

 

Karman çorman, tatsız tuzsuz

 

Kokusu kötü, hasta eder insanı.

 

Bir maskeli balo gün boyu

 

Elli masken var senin

 

Hiçbiri sen değilsin

 

Kendin ol, kimseyi memnun edemezsin.

 

İşte bunlar için

 

Dinine siyaset, riyaset

 

Ticaret, hile, menfaat karıştırma

 

Uymaz, uyamaz, olmaz

 

Her şey yerli yerinde olmalı

 

Buzdolabına ayakkabı koyanı gördün mü

 

Veya uyuyanı asfaltta

 

Şeker hastasına ensülin

 

Hasta olmayana ver bakalım

 

Neler oluyor

 

Öldürmek istiyorsan başka.

 

Anahtar kapı açmak içindir

 

Vidayı zorlarsan anahtarla

 

Anahtardan da olursun vidadan da.

 

Bilmiyorsan ne nerede kullanılır

 

Hangi alet, hangi iş için

 

Öğren, zorlama

 

Zamanını gününü de tıpkı

 

Bunlar gibi düzenle

 

Karıştırma birbirine

 

Bak o zaman

 

Her şey nasıl yavaş, yavaş

 

Yoluna giriyor

 

Ailen mutlu, aşuren tatlı

 

Ticaretin kazançlı

 

Kalbin rahat

 

Ne güzel hayat.

 

 

                                 18.03.2011

 

                                   TOKAT


 

19. TEŞKİLAT


 

ÖNSÖZ

 

 

 

BİREYSEL YETENEKLER

 

 

 

İNSANI TANIMAK

 

 

 

VÜCUT GİBİ BİR YAPILANMA

 

 

 

ATÖLYE

 

 

 

KOLEKSİYONCULUK

 

 

 

TOPLUMUMUZA UYGUNLUK

 

 

 

YENİDEN VE YENİDEN

 

 

 

KUTLU İNANÇ

 

 

 

ORGANLAR

 

 

 

İLETİŞİM

 

 


 

On bölümden oluşan çalışmada TEŞKİLAT kavramı işlenmelidir.

 

 



 

                                  "Çalışkana İthafen"

 

TEŞKİLAT

 

 

İnsanın üç yeteneği varmış

 

Spor, resim veya müzik.

 

Herkeste biri mutlaka

 

İkisi bazen, üçü dâhilerde olurmuş.

 

Yeteneklerine göre

 

Tanısak insanları

 

Yapamayacağını değil

 

Yapacaklarını versek ellerine

 

O mutlu, sen huzurlu.

 

 

Bir vücut gibidir dergâh, dernek

 

Her şey yerinde olursa işler

 

Sağlıklı, güçlü, büyük.

 

El işlerine önem vermeliyiz

 

Berekettir.

 

Sazı çalanda olmalı, yapanda

 

Resim, tiyatro, sinema.

 

Atölyelerimiz olmalı

 

Yarısı çalışana, yarısı dergaha.

 

Kitaplar, dergiler, CD’ler

 

Üretelim, arşivleyelim

 

Geleceğe katkımız olsun

 

Koleksiyonculuğu sevelim

 

Az çok biriktirelim.

 

Site kurucularımızda olsun

 

Sultanı gözetleyende

 

Pir derki:

 

"Git bak orada bize, toplumumuza

 

Uygun bir yaşam alanı var mı?"

 

Sarı Saltuk en az on yerdedir.

 

Kat'ta ne türbe var ne bina           (Kat kasabası, karargâhın kurulduğu yer.)

 

Ama insanlar kurban keser

 

Şifa arar, derman der

 

Bir duvar içinde bir oyuk.

 

Unutulmasın, saklansın

 

Zamanı gelir, çıkar ortaya

 

Derler ki:

 

Bektaşi dergâhları

 

İmha edildikten sonra

 

Başka yollara bırakılınca

 

Yeniden az sonra

 

Tekrar başa geçti

 

Başka icazetle, başka donla

 

Pir Sultan derki:

 

"Bu kaçıncı ölmem hain

 

Ölür, ölür dirilirim."

 

Yezit, şimdiki yezit

 

"Bu köyler boşaltılsın

 

Dağıtılsın Kızılbaşlar

 

Su bile vermeyin!"

 

Köyler boşaldı doğru

 

Şimdi cem - semah

 

Amerika'da

 

O halde dostum

 

Bu kutlu inancı, bağı

 

Sende unutma, unutturma.

 

 

                                         18.03.2011

 

                                        43    TOKAT


 

DESTEKLENEN DİĞER ÇALIŞMALAR

 

20. Atasözleri ve Deyimlerde Saklı Anayasa TÖRE

 

21. Marifet Çağı - Dinin Evrimi

 

22. Yalnızlık Becerisi

 

23. Bireyin Yükselişi

 

24. Kendi Kendine Eğitim

 

25. Bilimsel Düşünme

 

26. Küresel Değerler Oluşturma

 

27. Örgütsel Dinamizm

 

28. Ayasofya’da Cem

 

29. Yazma Becerisinin Geliştirilmesi

 

30. Bilim İnsanlarında İlham

 

31. Felsefe Ekollerinin Uluslara Göre Gelişimi

 

32. Şia Literatürünün Tarihsel Gelişimi

 

33. Kızılbaş İkrarı

 

34. TebDer Yurtdışı Örgütleri

 

35. TebDer Eğitim Programı

 

36. Katılımcılığın Yaygınlaştırılması

 

37. Kanun Kavramı Çerçevesinde TÖRE

 

38. Yeni Alevi – Bektaşi Teşkilatları

 

39. Sınıf Çatışması Eleştirisi

 

40. Serbest Şiir Yazımı

 

41. Seslerin Ahengi

 

42. Güncelin Takibi

 

43. Yönlendirme Metotları

 

44. İnsan Kaynakları İdaresi

 

45. İstatistikten Yararlanma

 

46. Yeni Eğitim Ödüllendirme

 

47. Sinema Sanatının Geliştirilmesi

 

48. Futbol Kültürü ve Sektörü

 

49. Yaygın Müzik Aletleri

 

50. Etkin Yararlı Kurs ve Konuları

 

51. Marka Değerler Oluşturma Çalışmaları





 

Katkılarınız için en içten teşekkürlerimi sunarım



 

Erkan Yazargan

TebDer Kurucu Başkanı

 

Ve Yöneticisi







 

 
SADECE BİR DERNEK DEĞİL, SADECE BİR YAYINEVİ DE DEĞİL. KÜRESEL BİR EĞİTİM PROGRAMI TebDer Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol